wampir_hacker - Çocuklar İçin

Ana Sayfa
Ziyaretşi defteri
MSN
AVATARINI YAP
GÜZEL SÖZLER
KOMİK RESMLER
O_K_S
DUVAR YAZILARI
Şiirler
ŞARKI SÖZLERİ
BURÇLAR
NASIL FORMAT ATARIM
KİTAP ÖZETLERİ
Çocuklar İçin
YEMEK TARİFLERİ
ÖNEMLİ BİLGİLER
HACKING1
HACKING-2
HACKING-3
HACK-4
KOMİK SMS
PROGRAMLAR
MÜZİK URL
ETKİLEYİCİ SÖZLER
99 ÖĞÜT
TEMEL FIKRALARI
KOMİK ANİMASYONLAR
KOMİK SESLER
3 BOYUTLU SMİLEYLER
SÜPER HTML KODLARI
OYUNLAR
MSN MESSENGER OTURUM AÇ
İLLER ARASI MESAFE
E-KART YOLLA
VARMISIN YOKMUSUN?
MP3 DİNLE
ŞİİR DİNLE
KISA VİDEOLAR
FİLMLER



 

ÇOCUKLAR İÇİN 

 

 

NİNNİLER

 

Sizin için seçmiş olduğumuz ninniler.

 

Dandini dandini destana

Danalar girmiş bostana

Kov bostancı danayı

Yemesin lahanayı

Lahana da yemez

Kürkünü yer

Benim yavrum lokum yer

Ninni, ninni.

 

©©©©©©©©©©©

 

Ninnilerin benim olsun

Uykularım senin olsun

Akan sular ömrün olsun

Ninni yavrum, kuzum ninni

 

©©©©©©©©©©©

 

Gökte yıldız oynuyor

Gözüm yavruma doymuyor

Ellerde yavruma doymuyor

Ellerde yavru çok amma

Benim yavrum uyumuyor

Ninni, ninni bebeğim ninni

 

©©©©©©©©©©©

 

E. E. Esine

Yavrum gitti teyzesine

Teyzesi çok kibar hanım

Altın koymuş çevresine

Uyusun da büyüsün ninni,

Tıpış tıpış yürüsün ninni

 

©©©©©©©©©©©

 

Çocuğum geceler yatağın

Çağırır bir ninniye vücudunu

Bu sesler gecelere

Sanki bir ninni söyler

Gece ninni gibi dinler

Uyusun da büyüsün ninni.

 

©©©©©©©©©©©

 

E çeker e çeker

Kuyulardan su çeker

Benim yavrum büyüyünce kadar

Zavallı annesi ne çeker

 

©©©©©©©©©©©

 

Karga seni tutarım

Kanadını yolarım

Yelpazeler yaparım

Hanımlara satarım.

Uyuyacak yavrum ninni

Büyüyecek yavrum ninni

Ninni benim yavruma ninni

 

©©©©©©©©©©©

 

Dandini, dandini

Dan kuşu

Yüksek saraylar kuşu

Çalılıktır yuvası

Mama getiririr yavruma

Bey babası

 

©©©©©©©©©©©

 

 

Bilmeceler 1

Bilmece

Cevap

Kutuplara giden zenci ne olur?

Donar

Yeter Çektiğim!

Fotoğraf makinası

Gece gündüz yufka açar!

Deniz

Şehirden şehire koşarım, köyden köye giderim fakat hiç hareket etmem.

Yol

Ağzı vardır konuşmaz, yatağı vardır, fakat hiç uyumaz.

Akarsu

Ben iki hasretlinin arasında dururum. Onları konuştururum.

Telefon

Yeşil mantolu, kırmızı entarili, siyah düğmeli.

Karpuz

Denizler gerçekte mavi boya olsaydı ne olurdu?

Mavi boya sudan ucuz olurdu

Eğri oturalım, doğru konuşalım.

Deve

Yerin altında kırmızı minare

Havuç

Uzaktan baktım hiç yok yakından baktım pek çok

Karınca

İstanbul da süt pişti kokusu buraya düştü

Mektup

Açarsam dünya olur yakarsam kül olur

Harita

Dört ayaklı ayı üstünde kabadayı

Sandalye

Ufacık sandık içine un bastık

İğne

Adamın biri baltası ile ormana gidiyormuş. Derin bir çukura düşmüş. Orada üç gün, üç gece kalmış, Orada ne yemiş?

Bal yemiş (Bal-tası)

Adamın biri 13. kattan düşmüş, ölmemiş. Niçin?.

Öldürmeyen Allah öldürmez.

Temel her şimşek çaktığında saçını, başını düzeltiyormuş. Niçin?

Fotoğrafının çekildiğini sanıyormuş.

Bir gün filin birine araba çarpmış. Fili hastaneye kaldırmışlar. Arkadaşı sinek de yanında gitmiş. Niçin?

Kan vermek için

Çarığı çattım bacaya attım.

Terazi

Yedi delikli tokmak bunu bilmeyen ahmak.

Baş

Uzaktan baktım bir karataş yanına gittim dört ayak bir baş.

Kaplumbağa

Yeşil mantolu, Kırmızı elbiseli, Siyah düğmeli.

Karpuz

Et dedim met dedim git şuraya yat dedim.

Süpürge

Altı göl üstü gül.

Gaz lambası

Yer altında yağlı kayış.

Yılan

Zilim var, kapım yok.

Telefon

Başımda saç yok, içimde tat çok.

Kabak

Dişim var ağzım yok.

Tarak

İçimde akrep var, zarar vermeden turlar.

Saat

Etlice, metlice ortası tatlıca?

Karpuz

Hangi on tatlıdır?

Bal-on

Geldi mi gelir, gitti mi gelmez?

Gençlik

Büyük baca küçük bacaya ne demiş?

Büyüklerin yanında sigara içmeye utanmıyor musun?

Hangi macun yenir?

Lamacun

Allah yapar yapısını. Bıçak açar kapısını.

Karpuz

Alçacık boyları. Kadife donlu.

Patlıcan

Gökte gördüm köprü. Rengi yedi türlü.

Gökkuşağı

 

 

Bilmeceler 2

Bilmece

Cevap

Kral tacına ne demiş?

Başımın üstünde yerin var

Minareye çıkan fil ne demiş?

Minareden aşağı at beni, in aşağı tut beni

Allah yapar yapısını, demir açar kapısını

Karpuz

Elsiz ayaksız kapı açar

Anahtar

Kolu var, eli yok, karnı yarık karnı yok

ceket

6.Çat orda, çat burada, çat kapı arkasında

Süpürge

Yeraltında kırmızı pancar.

Turp

Yeraltında uzun minare.

Havuç

Geceleri fener, gündüzleri söner.

Yıldız

Sarıdır sallanır, dalında ballanır.

Portakal

Hangi maymunlar ağaca çıkamaz?

Yükseklik korkusu olan

Çok hızlı giden bir tırı kim durdurur?

Trafik Polisi

Saat niçin tehlikelidir?

Akrebi olduğu için

Duvara çarpan araba ne olur?

Durur

Kurbağalar niçin mayo giymez?

Zıplayınca düşüp ayıp olmasın diye

Belgeli su baskınına ne denir?

Belgesel

10 tilki, 8 kedi, 20 tavuk ne yapar?

Gürültü

Bozulduğu halde tamir edilmeyen şey nedir?

Hava

Kahramanmaraş'a niçin kahraman ünvanı verilmiştir?

Şanlıurfa'yı kıskandığı için

Su yutmuş toprağa ne denir?

Çamur

 Osman YILMAZ….

 

TEKERLEME ÖRNEKLERİ  1

 

Pazara gidelim,

Bir tavuk alalım,

Pazara gidip,

Bir tavuk alıp ne yapalım?

Gıt gıdak diyelim.

Happur huppur,

Happur, huppur yiyelim.

 

*********************

 

Bir iki üç

Söylemesi güç

Sana verdim bir elma

Adını koydum fatma

Hop hop hop

Bir büyük altın top

 

*********************

 

Bir iki tombul tekir

Camdan bakar

Başına takar

Hop hop, altın top

 

**********************

 

Türü mürkü

Ninemin eski kürkü

Bir çektim yırtıldı

Ninem dikmekten kurtuldu

 

***********************

 

Evli evine

Köylü köyüne

Evi olmayan

Sıçan deliğine

 

************************

 

Kuzu kuzu me

Bin tepeme

Haydi gidelim

Ayşe teyzeme.

 

************************

 

Eveleme develeme

Evvel altı elma yedi

Seren sekiz serçe dokuz

Tarmanın topu kara

A devenin çatı kara

TEKERLEME ÖRNEKLERİ 2

 

Ooooo

İğne iplik

Derme diplik

Çelik çubuk

Sen çık.

 

********************

 

Ebe ebe gel bize

Uzaktan vur elimize

Eğer vuramazsan

Ebesin ebe

Bir, iki, üç, dört, beş, altı, yedi,

Bunu sana kim dedi?

Diyen dedi on yedi

Yağlı böreği kim yedi?

 

********************

 

Altı kere altı otuz altı

Dedemin sakalı yolda kaldı

Sakalını aldı dereye attı

Dedem sakalsız kaldı

 

********************

 

Bir cam

İki cam

Üç cam

Dört cam

Beş cam

Altı cam

Yedi cam

Sekiz cam

Dokuz cam

On cam

Bu da benim amcam.

 

********************

 

 

          HİKAYELER & MASALLAR

Gümüş Gözlü Dev Çocuk masalı - Ahmet Efe

 Keloğlan ve Sihirli Tas Çocuk masalı - Ahmet Efe

 Çirkin Ördek Yavrusu Çocuk masalı

 Sessiz Ol Pooh Çocuk masalı

 Bilyegöz  Çocuk masalı

 Herkes Aslına Çeker Çocuk masalı

 Katı Yürekli Zengin Çocuk masalı

 Mavi Fener Çocuk masalı

 Maymun Peri Çocuk masalı

 Vadideki Nine Çocuk masalı

 Yoksul Oduncu Çocuk masalı

 Kıssalar Kısa Hikayeler - Mevlana

 Dini Hikayeler Kısa Hikayeler

 Aman Beni Acele Çin'e Gönder Hikaye - Sadi Şirazi

 Başını vermeyen Şehit Hikaye - Ömer Seyfettin

 Kütük Hikaye - Ömer Seyfettin

 Diyet Hikaye - Ömer Seyfettin

 

 

 

 

,
Dinimizi Öğrenelim

 



ALLAH HEPİMİZİN YARATICISIDIR

İnsanların konuşurken içinde Allah kelimesi geçen cümleler kullandıklarını duyarsınız. Bunlar genellikle "Allah korusun", "Allah kısmet ederse", "İnşallah", "Allah bağışlasın", "Allah kabul etsin" gibi cümlelerdir.

Bu kelimeler Allah anıldığında kullanılan dua içeren veya Allah'ı yücelten ifadelerdir. Örneğin "Allah korusun", Allah'ın sizin ve çevrenizde gördüğünüz canlı cansız her varlığın üzerinde sonsuz gücü olduğu anlamına gelir. Sizi, anne ve babanızı, arkadaşlarınızı kötülüklerden koruyacak olan Allah'tır. Bu nedenle, bu söz özellikle bir sel ya da onun gibi istenmeyen bir olaydan bahsedildiğinde sıkça kullanılır. Bir düşünün, sizce anneniz, babanız ya da seller konusunda bilgi sahibi herhangi bir büyüğünüz bir seli durdurabilir mi? Tabii ki durduramaz. Çünkü insanın karşısına böyle bir olayı çıkaran da, onu durdurmaya gücü yeten de yalnızca Allah'tır.

"İnşallah" kelimesi de Türkçe'de, "eğer Allah dilerse" anlamına gelir. Bu yüzden gelecekle ilgili bir dilek ya da niyet belirtecek olduğumuzda, mutlaka "inşallah" deriz. Çünkü geleceği ancak Allah bilir ve herşeyi dilediği gibi yaratır. Allah'ın dilemesi dışında hiçbir şey olmaz.

Bir arkadaşınız örneğin, "yarın mutlaka okula gideceğim" dediğinde hata etmiş olur. Çünkü Allah'ın, gelecekte onun neler yapmasını dilediğini bilemeyiz. Belki de yarın hasta olup okula gidemeyecek veya hava bozacağı için okullar tatil olacaktır.

Bu yüzden geleceğe yönelik bir niyetimizi dile getirirken "inşallah" demekle Allah'ın herşeyi bildiğini, herşeyin ancak O'nun dilemesiyle olacağını, O'nun bize bildirdiği dışında hiçbir şey bilmediğimizi özlü bir biçimde söylemiş oluruz. Böylece sonsuz güç ve bilgi sahibi Rabbimiz olan Allah'a karşı gereken saygılı tavrı göstermiş oluruz.

Allah Kuran ayetlerinde böyle söylememiz gerektiğini bize bildirmektedir. Bunu bize haber veren ayet şöyledir:

Hiçbir şey hakkında: "Ben bunu yarın mutlaka yapacağım" deme. Ancak: "Allah dilerse" (inşallah yapacağım de). Unuttuğun zaman Rabbini zikret (an) ve de ki: "Umulur ki, Rabbim beni bundan daha yakın bir başarıya yöneltip-iletir. (Kehf Suresi, 23-24)

Bu gibi önemli konular hakkında şimdiye kadar fazla bir şey öğrenmemiş olabilirsiniz, ancak bu önemli değil. Çünkü, Allah'ı tanımak için başkalarının size bir şeyler anlatmasına gerek yok. Bunun için şöyle bir etrafınıza bakmanız ve biraz düşünmeniz yeterli.

Her yer Allah'ı ve O'nun sonsuz gücünü tanıtan güzelliklerle doludur. Sevimli beyaz tavşanı, yunusların gülen yüzlerini, kelebeklerin kanatlarındaki muhteşem renkleri ya da masmavi denizi, yemyeşil ormanları, renk renk çiçekleri ve bunlar gibi saymakla bitmeyecek kadar çok güzelliği bir düşünün. İşte bunların tümünü yaratan Allah'tır. Gördüğünüz tüm evreni, dünyayı, canlıları Allah yoktan var etmiştir. Bu nedenle yarattığı bu güzelliklere bakarak, Allah'ın yüceliğini görebilirsiniz.

Tabii, herşeyden önce kendi varlığımız Allah'ın varlığının bir delilidir. O zaman ilk önce kendi varlığımız ve Allah'ın bizi nasıl kusursuzca yarattığı hakkında düşünelim.


İnsanın varoluşu

Bir insanın nasıl var olduğunu hiç düşündünüz mü? Bu soruya karşılık "her insanın anne ve babası var" diyebilirsiniz. Ama bu yeterli bir cevap olmaz. Çünkü bu ilk anne babanın, yani ilk insanların nasıl meydana gelmiş olduğunu açıklamaz. Size, bu konu ile ilgili okulda veya çevrenizde belki bazı şeyler anlatılmış olabilir. Ama tüm bu anlatılanların içinde doğru olan tek cevap, insanı Allah'ın yaratmış olduğudur. İleride daha detaylı göreceğiz, ama şimdi özet olarak bilmeniz gereken bir şey var; ilk insan Hazreti Adem'dir. Allah diğer bütün insanları onun soyundan meydana getirmiştir.

Hz. Adem de aynı bizim gibi yürüyen, konuşan, Allah'a dua eden, ibadet eden bir insandı. Allah, ilk insan olarak onu ve sonra da eşini yarattı. Böylece onların çocukları tüm dünyaya yayıldılar.

Şunu hiç unutmayın: Allah yaratmak için sadece emir verir. Bir şeyin olması için yalnızca "OL" demesi yeterlidir. Bunun için hiçbir şeye ihtiyacı yoktur. Örneğin Allah, Hz. Adem'içamurdan yaratmıştır. Allah için herşey çok kolaydır.

Ancak unutmayın ki, dünyada Allah'ın varlığını inkar edenler de vardır. Bu kişiler, insanın nasıl var olduğu sorusuna başka cevaplar aramaya çalışmışlardır. Bunların amacı doğruyu, gerçeği aramak değildir. Sakın şaşırmayın ama bu tür insanların amacı, sadece ve sadece Allah'ın varlığını kabul etmemek ve O'nun isteklerinden kaçmaktır. Ancak bu gibi insanların herşeyi Allah'ın yarattığını kabul etmemesiyle gerçek değişmez. Onlar ne kadar reddetseler de herşeyi olduğu gibi bu kişileri de Allah yaratmıştır.

Bu neye benzer biliyor musunuz, bir örnekle anlatalım:


Çizgi film karesindeki bu çocuk "beni oluşturan çizgiler tesadüfen mürekkebin kağıda dökülmesi sonucu oluştu" dese, bunun bir ressam tarafından çizildiğini bildiğimiz için bu söz bize çok komik gelir. Kendisini Allah'ın yarattığını kabul etmeyen insan da, aynı bu çizgi film kahramanı gibi komik duruma düşer.

Bir çizgi film kahramanı düşünün. Çok becerikli, kuvvetli, birçok zor işi yapabiliyor. Şimdi bu çizgi kahraman, film sırasında size şöyle dese:

"Ben kendi başıma varım. Beni kimse çizmedi. Beni oluşturan çizgiler zaten hep vardı. Vücudumun şekli, renklerim, gözlerim, kollarım, görmem, konuşmam, herşeyim bana ait. Kendi kendine oldular. Onları bir ressam çizmedi ve boyamadı. Bana hareket kabiliyetini hiç kimse vermedi. Seyrettiğiniz bütün özelliklerimin hiçbir planlayanı, tasarlayanı, şekil vereni, düzenleyeni yok."

Acaba bu çizgi kahramanın size böyle seslenmesi kafanızı karıştırır mı? Hiç söylediklerinin doğru olabileceğini düşünür müsünüz? Tabii ki hayır. O kahramana sorabilseniz ve size cevap verebilse, mesela şöyle sormaz mısınız:

"Sen böyle söylüyorsun ama bir kere senin çizgilerini çizen bir ressam var. Sen kendinin nasıl çizildiğini, renklendirildiğini ve hareket ettiğini sanıyorsun?"

Çizgi kahraman size şöyle cevap verse:

"Beni oluşturan çizgiler mürekkebin kağıda dökülmesi sonucunda tesadüfen oluştu. Boyalar da aynı şekilde tesadüfen döküldü ve renklendirdi. Yani benim oluşmam için beni çizen, şekil veren birine ihtiyacım yok, tesadüfen meydana gelebilirim ben."

Herhalde bu söylenenleri ciddiye almazsınız. Böyle mükemmel çizgilerin, renklerin, hareketlerin, boyaların dökülmesi sonucu tesadüfen ortaya çıkamayacağını bilirsiniz. Çünkü şişe dökülünce sadece mürekkep ve boya lekesi olur. Güzel, düzgün çizgilerden oluşan bir resim ortaya çıkmaz. Anlamlı, konulu, işe yarar şeylerin ortaya çıkabilmesi için onu birinin düşünüp tasarlaması ve çizmesi gerekir. Bütün bunları anlamanız için o çizgi kahramanı çizeni ve boyayanı görmenize gerek yoktur. O kahramanın özelliklerinin, şeklinin, renklerinin, konuşma kabiliyetinin, yürüme, zıplama yeteneklerinin çizgi filmi hazırlayan kişi tarafından verildiğini anlarsınız.


Çizgi filmlerdeki kahramanların tüm özelliklerinin, şekillerinin, renklerinin, yürüme, koşma, zıplama gibi yeteneklerinin çizgi filmi hazırlayan kişi tarafından oluşturulduğunu herkes bilir.

İşte bu verdiğimiz örnekten sonra şunu çok iyi düşünün: Kendisini Allah'ın yarattığını kabul etmeyen insan da, aynı bu örnekteki çizgi film kahramanı gibi yalancı durumuna düşer. Şimdi böyle bir kişinin bizimle konuştuğunu düşünelim. Tüm insanların ve kendinin varoluşunu bakın nasıl açıklamaya çalışır bu insan:

"Benim, annemin, babamın, onun babasının ve çok eski tarihlerde ilk anne ve babanın yani ilk insanın meydana gelmesi tamamen tesadüfen olmuştur. Bizim şeklimizi, gözümüzü, kulağımızı, bütün organlarımızı hep tesadüfler oluşturmuştur."


Yapay olarak üretilen gelişmiş robot organlar bile insanın kendi organlarının yanında çok kaba ve ilkel kalmaktadır. Allah insanı en ince detayına kadar mükemmel olarak yaratmıştır.

Kendisini Allah'ın yarattığını inkar eden bu insanın söyledikleri, çizgi kahramanın söylediklerine ne kadar da benziyor. Aradaki tek fark kahraman, kağıt üzerindeki çizgilerden ve boyalardan oluşmuştu. Bunu söyleyen ise hücrelerden oluşmuş canlı bir insan. Peki ne fark eder? Bunu söyleyen canlı insan, o çizgi insandan daha mükemmel ve daha çok organa sahip çok karmaşık bir makine gibi değil mi? Yani çizgi kahramanın tesadüfen meydana gelmesi imkansız ise, bu insanın tesadüfen oluşması bundan çok daha imkansız demektir. Şimdi bu insana soralım:

"Senin çok güzel ve kullanışlı bir vücudun var. Ellerin, eşyaları en mükemmel makinalardan bile daha hassas tutuyor, ayaklarınla koşabiliyorsun. Gözlerin en kaliteli kameralardan bile daha net görüyor. Kulakların en gelişmiş müzik setlerinden bile daha hışırtısız duyuyor. Ve bunun gibi daha pek çok organın senin haberin bile olmadan seni canlı tutuyor. Yaşamana sebep oluyor. Mesela kalbinin, böbreklerinin, karaciğerinin çalışmasını sen kontrol etmiyorsun. Ama onlar en mükemmel fabrikalardan bile daha kusursuz şekilde çalışıyorlar. Bütün bu organların benzerlerini fabrikalarda yapabilmek için yüzlerce bilim adamı mühendis çalışıyor, plan ve proje yapıyorlar. Yine de organların aynısını elde edemiyorlar. Yani sen çok mükemmelbir canlısın. Peki, şimdi bütün bunları nasıl açıklayacaksın? "Bunları  Allah'ın yarattığını kabul etmeyen o insan şöyle diyecektir belki: "Ben de mükemmel bir vücuda ve organlara sahip olduğumuzu biliyorum. Ama ben şuna inanıyorum: Cansız ve şuursuz atomlar tamamen tesadüfler sonucunda biraraya gelerek hücrelerimizi, organlarımızı ve bizi meydana getirmişlerdir."


Gözlerimiz en hassas kameradan daha iyi görüyor, kulaklarımız sesi en iyi hoparlör sisteminden daha net algılayabiliyor. Elbette ki vücudumuzdaki bu üstün özellikler kendiliğinden oluşmamıştır. Bunların hepsini, vücudumuzdaki tüm diğer mükemmel sistemler gibi Rabbimiz yaratmıştır.

Herhalde artık bu insanın akıl dışı ve gülünç şeyler söylediğini fark etmişsinizdir. Böyle iddialarda bulunan bir insanın yaşı ve mesleği ne olursa olsun, doğru düzgün düşünemediği ve yanlış şeyler iddia ettiği ortadadır. Ne kadar şaşırtıcı olsa da, çevrenizde böyle imkansız ve saçma şeylere inanan kişilere rastlayabilirsiniz.

En basit bir makinanın bile bir tasarlayanı varken, insan gibi mükemmel bir varlık elbette kendi kendine, tesadüfen oluşamaz. Kuşkusuz ilk insanı yaratan Allah'tır. Ve diğer insanların doğabilmesi için ilk insanın bedeninde gerekli olan sistemleri yaratan da Allah'tır. Allah bütün canlıların soylarının devamlı olmasını hücrelerine yerleştirdiği bir programa bağlamıştır. Biz de Allah'ın yarattığı bu programa göre oluştuk ve bu programda yazılanlar doğrultusunda büyümeye devam ediyoruz. Bu konuyla ilgili şimdi okuyacaklarınız hepimizin yaratıcısı olan Allah'ın sonsuz güç ve bilgi sahibi olduğunu biraz daha iyi anlamanızı sağlayacak.


İnsan bedenindeki kusursuz program

Yukarıda Allah'ın, insan bedenine yerleştirdiği kusursuz bir programdan söz etmiştik. İşte bu program sayesinde insanların hepsi gözlere, kulaklara, kollara, dişlere sahip olur. Bu program sayesinde dış görünüşlerinde bazı farklılıklar olsa da bütün insanlar birbirine benzer. Yine bu program sayesinde akrabalarımıza benzeriz, her ülke halkının kendine özgü özellikleri olur. Örneğin Çinliler ve Japonlar genel olarak birbirlerine benzerler. Zencilerin kendi ırklarına özgü deri renkleri, yüz, ağız, göz yapıları vardır.


İnsan ırkları arasında ilk bakışta farklılıklar olmasına rağmen hepsinde ağız, burun, göz, kulak gibi temel organlar aynıdır. Allah'ın, yaratırken insana yüklediği farklı programlar nedeniyle herkes temelde benzediği halde ayrıntılarda birbirinden farklı görünümlere sahiptir.

Şimdi de bu programın nasıl bir şey olduğunu şöylebir örnekle açıklayalım:

Hepiniz bilgisayarların nasıl çalıştığını az ya da çok bilirsiniz. Bu konuyu iyi bilen bir uzman, bilgisayarı tasarlar. Bilgisayarın bu tasarıma uygun olarak üretilmesi için gerekli olan mikro işlemci, monitör, klavye, disk, hoparlör gibi parçalar da özel fabrikalarda yüksek bir teknoloji ile yine bu konuyu bilen kişiler tarafından üretilir. Artık, ortada çok karmaşık işlemleri yapabilen bir makine vardır. Onunla oyun oynayabilir ya da yazı yazabilirsiniz. Fakat bilgisayarın bu işleri yapabilmesi için "program" denen yazılımlara ihtiyacınız vardır. Yani içine yerleştirdiğiniz oyun disklerindeki bilgiler gibi. O iş için uzman kişiler tarafından özel olarak hazırlanmış programlar olmasa bilgisayarınız işe yaramayacaktır.

Üstelik biliyorsunuz ki, her program her model bilgisayarda çalışmaz. Demek ki programı yazanın aynı zamanda bilgisayarı da tanıması ve ona uygun bir program hazırlaması lazımdır. Bir bilgisayarın çalışması için ne kadar çok şey bilmek gerekiyor değil mi? Hem bir makineye hem de onu çalıştıracak uygun programa ihtiyacınız var. Ancak en önemlisi bütün bunları tasarlayan ve üreten kişiler olmasa bilgisayarınız yine çalışmıyor.


Bir bilgisayarın işlem yapabilmesi için program denen yazılıma ihtiyacı vardır. İnsan da tıpkı bu yazılımlara benzeyen ve Allah'ın genlerinde yarattığı bilgi sayesinde yaşamını sürdürür.

İşte, insan vücudu da bir bilgisayar gibidir, biraz önce de söylediğimiz gibi, vücudumuzu oluşturan hücrelerin içine bizim var olmamızı sağlayan bir program yüklenmiştir. Şimdi şunu düşünün, ilk insanın içine konan bu program nasıl oluşmuş olabilir? Cevap açıktır: Her insan özel olarak var edilmiştir ve bunu sağlayan programı da çok bilgili, çok üstün güce sahip olan Allah meydana getirmiştir. Vücudumuzu yaratan da, onu şekillendiren programı yaratan da Allah'tır.


İnsan vücudu bir bilgisayarla kıyaslanamayacak kadar karmaşık bir yapıya sahiptir. Bir bilgisayarın tesadüfen oluştuğunu hiç kimse iddia etmezken bazı insanlar vücudumuzun bu özelliklerini tesadüfen kazandığını iddia edebilmektedirler.

Ancak yanlış anlamayın; aslında insan vücudunu bir bilgisayarla kıyaslamak mümkün değildir. Çünkü vücudumuz en gelişmiş bilgisayardan bile çok daha mükemmel bir yapıya sahiptir. Öyle ki, sadece beynimiz bile bilgisayardan her yönden çok çok üstündür.

Gelin şimdi de bir insanın nasıl oluştuğunu daha doğrusu sizin dünyaya nasıl geldiğinizi birlikte inceleyelim:

Annenizin karnında ilk başta sadece küçücük bir et parçası vardır. Giderek bu parça büyür ve şekillenir. Sırası geldikçe, kemikleriniz, kaslarınız, başınız, gözünüz, kulağınız tam yerli yerinde oluşmaya başlar. Hiçbir organınız yerini şaşırmaz.

Boyunuzun ne kadar olacağı, göz renginiz, kaşınızın, elinizin şekli ve diğer yüzlerce özelliğiniz ilk andan itibaren bellidir. İşte bu bilgilerin tümü Allah'ın hücrelerimizi ilk defa yaratırken içine koyduğu programda yazılıdır. Allah'ın herşeyi bütün detaylarına kadar tasarladığı bu program, her insanın hücrelerinin içine yerleştirilmiştir. Bu sayede insan nesli devam eder. Bu program öylesine mükemmel ve detaylıdır ki, nasıl çalıştığını bile bilim adamları daha yeni yeni anlamaya başlamışlardır.

Daha bizler anne karnında oluşmaya başlarken göz ve saç rengimizin ne olacağı, boyumuzun büyüyünce kaç santim olacağı bellidir.

 

Allah'ın bedenimize yerleştirdiği bu programa uygun olarak seneler boyunca yavaş yavaş büyürüz. Bu nedenle vücudumuzun büyümesi bize garip gelmez. Doğup büyümemiz onlarca yıl sürer.

Allah'ın bedenimize yerleştirdiği programa uygun olarak seneler boyunca yavaş yavaş büyürüz. Yeni doğmuş bir bebek gözlerimizin önünde, birdenbire, birkaç saat içinde yaşlı bir insan haline gelse hayretler içinde kalırdık.

Düşünsenize, bu program çok hızlı çalışsa ne kadar şaşırırdık. Yeni doğmuş bir bebek gözlerimizin önünde, birdenbire, birkaç saat içinde yaşlı bir insan haline gelse hayretler içinde kalırdık.


Diğer canlıların varoluşu

Dünya üzerinde sadece insanlar yoktur elbette. Yeryüzünde bildiğiniz veya bilmediğiniz daha binlerce çeşit canlı vardır. Varlığından haberdar olduklarınızın bazılarını yakından görürsünüz ama birçoğunu da kitaplardan ya da filmlerden tanırsınız. Fakat, bu canlılara dikkat ederseniz hepsinin ortak bir özelliği olduğunu görürsünüz. Bu nedir biliyor musunuz? Kısaca "uyum" diyebiliriz bu özelliğe. Şimdi, size dünyadaki canlıların ne ile uyumlu olduklarını sayalım. Canlılar;

- İçinde yaşadıkları ortama uyumlular.

- Ortamda bulunan diğer canlılarla uyumlular.

- Doğanın dengesini sağlamaya uyumlular.

- İnsana çeşitli yararlar sağlamaya uyumlular.


Allah her canlıyı yaşayacağı ortama uygun olarak yaratmıştır. Balıklar suyun içinde soluk alıp yüzecek şekilde, kara canlıları karaya uygun, havadaki canlılar da uçabilecek şekilde tasarlanıp yaratılmışlardır.

Bu maddeleri açıklamadan önce, uyumun ne demek olduğuna basit bir örnek verelim. Şimdi, evimizin duvarındaki prizi ve ona taktığımız elektrik fişini düşünün. İkisi de birbiriyle uyumludurlar. Uyumlu olduğuna nasıl karar veririz? Çünkü prizde iki tane delik vardır. Fişte de iki tane metal çıkıntı. Sadece bu yeterli mi acaba? Fişin demir çubuklarının kalınlığı tam deliğin kalınlığındadır. Eğer öyle olmasa ya içine girmezdi ya da bol gelir düşerdi, değil mi? Yine fişin çubuklarının yanyana mesafesi ile priz deliklerinin yanyana mesafesi aynıdır. Ölçüleri tutmasaydı fişi deliklere sokamazdınız. Bu da yeterli değil, fişin boyu çok uzun olsa idi, yine uymazdı. Fişin çubukları metal olmasaydı, bu sefer prizdeki elektrik fişe geçemezdi. Eğer fişin sapı plastik olmasaydı, bu sefer fişi tutunca sizi de elektrik çarpardı. Gördünüz mü, en basit bir malzemede bile uyum olmazsa kullanılması mümkün olmuyor. Demek ki, prizi ve fişi en başta aynı kişi planlamış. Birbirine uyumlu yapmış. Kullanışlı yapmış. Bunlar demirin ve plastiğin tesadüfen yanyana gelmesi ile oluşmuş olamaz ve birbirinden habersiz ayrı ayrı planlanmış da olamazlar. Çünkü bu durumda birbiriyle uyumlu bir fiş ve priz bulamazsınız.

Canlılardaki uyum ise fiş ve priz uyumundan çok daha detaylıdır. Çünkü canlılarda birbirine uyması ve mükemmel çalışması gereken yüz binlerce sistem ve organ  vardır. Bunları tek tek yazmaya kalkarsak yüzlerce cilt kitap ortaya çıkar. Bu yüzden Allah'ın canlılarda yarattığı bu kusursuz özellikleri ilerleyen sayfalarda kısaca anlatacağız:


Arılar bal özü toplamak için kondukları çiçeklerin polenlerini diğer dişi çiçeklere taşırlar. Bu polenleri, gittikleri çiçeklere bulaştırarak onların üreyip, çoğalmasını sağlarlar. Temizlikçi balıklar ise büyük balıkların temizliklerini yaparlar.

- Canlılar, içinde yaşadıkları ortama uyumludurlar

Her canlı ister karada, ister havada, ister suda yaşıyor olsun, o ortama en uygun şekilde yaratılmıştır. Yaşayabilmesi, korunabilmesi, beslenebilmesi, üreyip çoğalabilmesi için çok değişik ve mükemmel sistemleri vardır. Yani her canlı bulunduğu ortama göre özel olarak tasarlanmıştır.

Organları, hareket şekilleri hep ortamın gerektirdiğine uygundur. Örneğin kuşlar havada uçabilmek için kusursuz kanatlara sahiptir. Balıkların suda nefes almak için özel yaratılmış solungaçları vardır. Eğer bizim gibi ciğerleri olsaydı, suda boğulurlardı.


- Canlılar ortamda bulunan diğer canlılarla uyumludurlar

Bazı kuşlar ve böcekler, bitkilerin üreyebilmesi için çok uygun yaratılmışlardır. Yani farkında olmadan bitkilerin üremesine yardımcı olurlar. Örneğin arılar çiçekten çiçeğe konarken üstlerine bulaşan çiçek tozlarını diğer çiçeklere taşırlar. Bitkiler de bu taşınma işlemi sayesinde çoğalırlar. Kimi zaman da hayvanlar diğer hayvanların yararına olacak işler yaparlar. Örneğin, temizlikçi balıklar, büyük balıkların üzerlerindeki mikroorganizmaları temizleyerek onların sağlıklı yaşamasına yardımcı olurlar. Yani onlarla uyumludurlar.


Doğadaki canlıları Allah özel bir denge içinde yaratmıştır. Bu kusursuz denge sayesinde hepsi milyonlarca yıldır yaşamlarını rahatlıkla sürdürebilmektedir.

- Canlılar doğanın dengesini sağlamaya uyumludurlar

Hiçbir canlı doğadaki dengeyi bozmaz. Hatta onu koruyacak şekilde yaratılmışlardır. Halbuki insan bilinçsizce müdahale edince bu dengeyi bozabilmektedir.

Mesela insan bir canlı türünü çok fazla avlayınca soyunu tüketebilmektedir. Bu sefer soyu tükenen o canlının besini olan başka bir canlı aşırı sayıda üreyebilmektedir. Ve bu, insana ve doğaya zarar verecek hale gelmektedir. Demek ki, canlılar yaratılırken belli bir dengeye göre var edilmişlerdir. Doğanın dengesiyle uyumludurlar.


- İnsana çeşitli yararlar sağlamaya uyumludurlar

Örneğin, balın sizin için ne kadar faydalı olduğunu bir düşünün. Arılar sizin böyle bir besine ihtiyacınız olduğunu nereden biliyor ve böyle bir besini nasıl üretiyorlar? Yumurta da, süt de öyle değil mi? Tavuk, inek, koyun insanın ihtiyacını kendi kendine bilebilir ve böyle uyumlu, mükemmel besinler üretebilir mi? Tabi ki hayır.

Canlılar arasındaki bu çok önemli uyum, onların tek bir yaratıcının eseri olduklarının açık bir delilidir. Yeryüzündeki bu dengeler Allah'ın kusursuz yaratışı sayesinde var olmuştur ve halen de sürmektedir.


Evrenin yaratılışı

Kitabın başından beri canlıları Allah'ın yarattığını anlattık. İşte sıra şimdi de içinde herşeyin yer aldığı evreni incelemeye geldi. İçinde sizin, Dünya'nın, Güneş'in, Güneş Sistemi'nin, gezegenlerin, yıldızların, galaksilerin kısaca herşeyin yer aldığı evreni de Allah yaratmıştır.


Bu resimde görülen modern ve gelişmiş şehirlerin tesadüfen oluşamayacağını ve bunlardaki yapıların son derece bilgili ve uzman kişilerce tasarlanıp inşa edildiğini hepimiz biliriz. Bunun aksini de hiç kimse iddia bile etmez...

Ancak canlıların yaratılışına karşı çıkanlar olduğu gibi, evrenin yaratılmış olduğuna karşı çıkanlar da vardır. Bu insanlar yine çok saçma iddialar öne sürerler. Evrenin kendi kendine ortaya çıktığını, hatta sonsuzdan beri hep var olduğunu söylerler. Ancak bu son derece mantıksız iddialarının nasıl gerçekleştiğini anlatamazlar. Böyle insanların iddiaları şuna benzer: Bir gün bir deniz yolculuğuna çıksanız ve bir adaya ulaşsanız. Bu adada bugüne kadar görmediğiniz kadar güzel binalarla kurulmuş bir şehrin var olduğunu görseniz. Üstelik bu şehrin her yerinin parklarla, oyun alanlarıyla, hayvanat bahçeleriyle, birbirinden geniş sinemalarla, lokantalarla, her yere rahatlıkla ulaşabileceğiniz caddelerle, tren yollarıyla dolu olduğunu fark etseniz ne düşünürsünüz? Bu şehri akıl sahibi insanlar yapmıştır değil mi? Biri çıkıp size dese ki, "bu şehri kimse yapmadı, bu şehir sonsuzdan beri burada vardı, biz de geldik içinde oturmaya başladık. Her ihtiyacımız var ve bunların hepsi kendiliğinden olmuş". Bunları söyleyen kişi hakkında ne düşünürsünüz?

Elbette bu kişi ya aklını kaybetmiş ya da o an ne söylediğini bilmiyor dersiniz. Ama unutmayın, içinde yaşadığımız evren burada tarif ettiğimiz şehirle kıyas edilemeyecek kadar büyüktür ve çok daha muhteşem yapılara (gezegenler, güneşler, yıldızlar, uydular, kuyruklu yıldızlar...) sahiptir. Bu durumda, bu kusursuz evrenin yaratılmadığını, eskiden beri var olduğunu söyleyen kişiye bir cevap vermek gerekir, değil mi?

Aşağıdaki bölümü okuduktan sonra bu kişiye en güzel cevabı siz vereceksiniz. Şimdi, size biraz evren hakkında açıklamalar yapalım. Asıl cevabı da en sonunda verelim.


O GÖKLERİ VE YERİ YOKTAN VAR EDENDİR...
(ENAM SURESİ, 101)


İçinde yaşadığımız evren ise, önceki sayfada gördüğümüz modern şehirlerle kıyas edilemeyecek kadar büyüktür. Ve yine önceki sayfalarda gördüğümüz şehirlerden çok daha muhteşem yapılara sahiptir.

Bu durumda bu kusursuz evrenin yaratılmadığını, kendi kendine var olduğunu söyleyebilir miyiz? Elbette ki böyle bir iddia çok saçma olur. Evreni, içindeki kusursuz düzenle birlikte yaratan Rabbimiz olan Allah'tır.


- Büyük bir patlama ile herşey var olmaya başlıyor

İnsanlar, gökyüzü ile ilgili gözlem yapma imkanları henüz yeterli değilken, evren hakkında çok az ve gerçek dışı bilgilere sahiptiler. Zamanla ellerindeki gözlem araçları geliştikçe, uzay hakkında daha doğru bilgilere sahip olmaya başladılar. Ve 1900'lü yılların ortalarında çok önemli bir şey keşfettiler: Evrenin de bir doğum tarihi vardı. Yani evren sonsuzdan beri var değildi. Evrenin kendisi, yani içindeki bütün maddeler, maddelerin oluşturduğu yıldızlar, galaksiler, herşey belli bir andan itibaren var olmaya başlamıştı. Bilim adamları, bu başlangıç tarihini günümüzden yaklaşık 15 milyar yıl önce olarak hesapladılar.

Evrenin doğum şekline bir ad verdiler. Ve buna 'Büyük Patlama' dediler. Çünkü hiçbir şeyin olmadığı 15 milyar yıl önce, herşey tek bir noktanın patlaması ile ortaya çıkmıştı. Kısacası, eskiden beri sonsuz olduğu sanılan maddenin ve evrenin de bir başlangıcı vardı. Peki bunu nasıl anladılar? Çok kolay, çünkü o patlama ile etrafa saçılan ve birbirlerinden uzaklaşmaya başlayan maddeler hala birbirlerinden uzaklaşmaya devam ediyorlar. Bir düşünün çocuklar, evren şu anda bile genişlemeye devam ediyor. Evreni şişmiş bir balon gibi düşünün. Bu balonun üzerine iki nokta çizsek, biz balonu şişirdiğimizde ne olur? Balona çizdiğimiz noktalar, balon şişip, hacmi genişledikçe birbirinden uzaklaşır. İşte, evrenin debalonda olduğu gibi gittikçe hacmi büyüyor ve içinde olan herşeyin birbirine olan uzaklığı artıyor. Yani, bütün yıldızların, galaksilerin, gök cisimlerinin arası sürekli açılıyor.

Evrenin genişlemesini bir çizgi filmde izlediğinizi düşünün. Sizce filmi en başına sararsanız, evrenin görüntüsü nasıl olur? Bir nokta gibi değil mi? İşte bilim adamları da aynen böyle yaptılar: Başa döndüler ve gittikçe genişleyen evrenin başlangıçta tek bir nokta olduğunu anladılar.


Şişirilen bir balonun üzerindeki küçük noktacıklar, balon şiştikçe birbirinden nasıl uzaklaşıyorsa, evrendeki gök cisimleri de ilk patlamanın etkisiyle birbirlerinden böyle uzaklaşmışlardır.

Bilim adamlarının Büyük Patlama dediği bu patlama Allah'ın "evren" için belirlediği yaşam sürecinin başlangıç noktası oldu. Allah bu patlamayla beraber evreni oluşturan atomları yarattı. Madde ortaya çıktı.

Evrenin genişlemesini bir film gibi düşünürseniz, görüntüyü başa sardığımız zaman gittikçe genişleyen evrenin başlangıçta sadece tek bir nokta olduğunu görürüz.

Çok büyük bir hızla etrafa saçıldılar. Patlamanın ilk anlarındaki bu ortam adeta atomlardan oluşan bir madde çorbası gibiydi.

Fakat bu çok büyük karmaşa gittikçe düzenli bir yapıyı meydana getirmeye başladı. Allah, atomları birleştirerek yıldızları meydana getirdi. Böylece evrenin içinde bugün gözlemlediğimiz herşey yaratıldı.

İsterseniz bütün bunları daha iyi anlamamızı sağlayacak bir örnek verelim:

Çok büyük bir boşluk düşünün. Uçsuz bucaksız. Sadece bir boya kavanozu var. Başka hiçbir şey yok. Kavanozun içinde de her renk boya birbirine karışmış, garip bir renk oluşturmuş halde. Bu kavanozun içinde bir bomba patlıyor. Patlamanın etkisiyle boya çok küçük damlacıklar halinde etrafa saçılıyor. Milyonlarca boya damlacığının boşluk içinde bütün yönlere doğru yol aldığını gözünüzde canlandırın. Ama bu damlacıkların yolculuğu sırasında garip şeyler olmaya başlıyor. Boya damlacıkları, karmakarışık dağılıp gidecekleri yerde sanki çok akıllılarmış gibi düzenli işler yapmaya başlıyorlar. İlk başta, kavanozdayken karışık bir renk oluşturan damlacıklar kendi renklerine ayrılmaya başlıyorlar. Maviler, sarılar, kırmızılar, her biri kendi renklerine ayrışarak saçılıp uzaklaşmaya devam ediyorlar. Ama gariplikler devam ediyor. Bu sefer de mavi damlacıkların bir yerde 500 tanesi birbirine yapışıp daha büyük bir damla oluşturarak yolculuklarına devam ediyor, başka bir yerde, örneğin 300 kırmızı damla, diğer bir yerde de 200 sarı damla aynı şekilde birleşerek, büyük damlacıklar halinde saçılmaya devam ediyorlar. Hem birbirlerinden uzaklaşıyorlar, hem de bu arada sanki biri onlara emretmiş gibi güzel görüntüler oluşturacak işler yapıyorlar.

Kimi damlacıklar birleşip yıldız görüntüleri oluşturuyor, kimileri Güneş'i çiziyorlar, sonra da bazı damlacıklar bu Güneş'in etrafında gezegenleri oluşturuyor. Bir kısmı biraraya gelip Dünya görüntüsü çiziyorlar ve bir kısmı da Dünya'nın etrafında dönen Ay'ı oluşturuyor. Böyle bir tablo görseniz, bunu, patlayan bir boya kavanozunun tesadüfen meydana getirdiğini düşünür müsünüz? Elbette böyle bir şeye asla ihtimal vermezsiniz.

İşte gece başımızı kaldırıp göğe bakınca gördüğümüz o güzel manzarayı, yıldızları, Güneş'i, gezegenleri meydana getiren maddeler de tıpkı bu boya damlacıklarının hikayesinde olduğu gibi, biraraya gelerek bu mükemmel tabloyu oluşturdular. Peki bütün bunlar kendi kendine olabilir mi? Gökyüzündeki yıldızlar, gezegenler, Güneş, Ay, Dünya şuursuz bazı maddelerin kendiliğinden tesadüfen biraraya gelmesiyle ortaya çıkabilir mi? Ya dünya üzerinde yaşamını sürdüren anneniz, babanız, arkadaşlarınız ya da kuşlar, kediler, çilekler, muzlar…


Bir kavanozun içindeki karışık renklerden oluşan boyalar kavanozun patlaması ile etrafa dağılıyor. Bu gelişigüzel dağılan boya damlacıkları kendi kendine biraraya gelerek resimde görülen uzay tablosunu oluşturabilirler mi? Tabii ki kendi kendine bu tablonun oluşması imkansızdır. Evrenin tesadüflerle oluştuğunu savunmak, tablonun kendiliğinden oluştuğunu söylemekten daha saçmadır.

Elbette böyle bir şey olamaz. Böyle bir şeyi düşünmek, bomba patlayan bir inşaattaki tuğlaların, kiremitlerin kendiliklerinden tesadüfen biraraya gelerek yeni evler yaptıklarını iddia etmekten çok daha saçma bir düşünce olur. Hepimiz biliriz ki, bir inşaatta bomba patlayınca etrafa saçılan tuğlalar, kiremitler, tahtalar gidip de çevrede küçük kulübeler oluşturmazlar. Taş, toprak halinde dağılır gider, hiçbir işe yaramazlar.


Vücudumuzdaki mükemmel düzen Allah'ın kusursuz yaratmasının bir sonucudur.

Ancak burada çok önemli bir detay daha var. Dikkat ettiyseniz biraz önce örnek verdiğimiz boya damlaları şuursuz ve cansız maddelerdir. Boyaların kendiliklerinden biraraya gelmeleri ve bir tablo oluşturmaları imkansızdır. Biz ise burada şuurlu ve canlı yapıların oluşmasından bahsediyoruz. İnsan, bitki ve hayvan gibi canlı varlıkların cansız, başıboş maddelerden oluşması da kesinlikle imkansızdır.

Kendi bedenimizden örnekler vererek bunu düşünelim. Bedenimiz protein, yağ, su gibi gözle görülmeyecek kadar küçük moleküllerin biraraya gelmesiyle oluşur. Bunlar biraraya gelerek hücreleri, hücrelerimiz de biraraya gelerek bedenimizi oluşturur. Vücudumuzdaki mükemmel düzen özel bir tasarımın sonucudur. Herşeyi görebilmemizi sağlayan gözlerimizi, yemek yememiz, bu kitabı tutabilmemiz için ellerimizi, yürümek için bacaklarımızı yaratan Allah'tır. Daha biz annemizin karnındayken nasıl büyüyeceğimizi, boyumuzun ne kadar olacağını, gözlerimizin rengini hepsini Allah belirlemiştir.


Herşeyi yaratan Allah'tır

Hatırlarsanız konumuzun başında Allah'a iman etmeyen bir insana cevap verecektik. İşte artık cevabı biliyorsunuz. Patlamalar düzen oluşturamazlar, ancak var olan düzeni bozarlar. Evrende ise muhteşem bir denge ve düzen vardır. Evrenin oluşumundaki patlamadan sonra ortaya çıkan düzen, buraya kadar anlattığımız örneklerden (büyük şehir ve boya kutusu örnekleri) çok daha mükemmeldir. Bunların tesadüfen oluşabilmesi kesinlikle imkansızdır.

Bu mükemmel sistem ancak sonsuz kudret sahibi olan Allah'ın dilemesiyle ortaya çıkmıştır. Allah için herşeye güç yetirir. Bir şeyi yaratmak için Rabbimizin sadece 'OL' diye emretmesi yeterlidir.

Allah bizim için kusursuz bir evren içinde çok güzel bir dünya yaratmış. Üzerinde çeşit çeşit hayvanlar, bitkilerle beraber... Bizi ısıtması, enerji vermesi için Güneş'i de yaratmış. Hem de Güneş, Dünya'ya öyle iyi ayarlanmış bir mesafede ki, biraz yakın olsa sıcaktan dolayı, biraz uzak olsa bu sefer soğuktan dolayı ölürdük.

İşte bilim adamları bize bu gerçekleri anlattıkça, biz de Allah'ın gücünü daha iyi anlıyoruz. Çünkü hiçbir şekilde aklı, zekası olmayan o boya damlacığı örneğindeki gibi, maddeler kendileri karar alıp böyle bir şeyi yapamazlar. Demek ki bu evreni de bir yaratan ve düzenleyen vardır. Yıldızları, insanları, hayvanları, bitkileri, canlı, cansız herşeyi meydana getiren maddeler de Allah'ın emriyle hareket etmektedirler. Onun için evrendeki herşey düzenlidir, karışmaz, uyumludur. Çünkü tüm bunları, herşeyi kusursuzca var eden Allah yaratmıştır.


Allah her insanı bir kader ile yaratmıştır


İnsanın başına gelen herşey, doğumundan ölümüne kadar kaderinde bellidir. Bunu bir film şeridi gibi düşünebilirsiniz. Film şeridini elimize alıp bakarsak olayların başlangıcını ortasını ve sonunu aynı anda görebiliriz.

Kitabın başında size ilk insan olan Hz. Adem'in yaratılışından söz etmiştik. Allah diğer insanları da Hz. Adem'in soyundan yaratmıştır. Onları dünyaya imtihan etmek için yerleştirmiş ve neler yapmaları gerektiğini de elçileri vasıtasıyla onlara öğretmiştir.

Her insan dünyada yaşadığı olaylar ile imtihan olur. Yani karşılaştığı olaylara ne gibi tepkiler vereceği, nasıl sözler söyleyeceği, zorluklara sabredip sabretmeyeceği kısacası güzel ahlaklı olup olmayacağı ile denenir. Bu imtihandaki başarısına göre, ölümün ardından da ahirette nasıl bir hayat geçireceği belirlenir.

Ama dünyadaki imtihanın çok önemli bir sırrı vardır. Allah insan için büyük bir rahatlık ve konfor olarak kaderi yaratmıştır. Kader, yani bir insanın yaşayacağı bütün olaylar, o insan daha doğmadan önce Allah katında bellidir. Her insan için ayrı bir kader yaratılmıştır.

Bunu daha iyi anlamanız için kaderi video kasetteki filme benzetebiliriz. Video kasetteki bir filmin başı ve sonu bellidir, ancak biz bunu seyrettikten sonra öğrenebiliriz. İşte kader de böyledir. Bir insanın doğduğu andan itibaren yapacağı herşey, karşılaşacağı olaylar, nerede okuyacağı, ne zaman nerede oturacağı ve ne zaman öleceği kaderinde belirlenmiştir.

Bu kişinin başına gelen tüm iyi ve kötü olaylar Allah katında bellidir. Her insan dünyada kendisi için belirlenmiş olan bu senaryoya göre imtihan olur. Yani dışarıdan müdahale edilmesi hiçbir şekilde mümkün olmayan bir senaryo dahilinde bazı olaylar yaşar ve bunlara verdiği tepkilere göre ahirette bir karşılık alır.

Kader insan için çok büyük bir kolaylık, Allah'ın bir lütfudur. Bir insanın sonu en başından belli olan olaylar için üzülmesi, yolunda gitmeyen birşeyler olduğunda sıkıntı duyması bu yüzden çok gereksizdir. Dünyadaki imtihana sabredip, herşeyin Allah'tan geldiğini bilenleri, Allah, ayetlerinde cennet ile müjdelemektedir. Bu konuda peygamberler en güzel örnektirler. Allah insanları uyarmak için gönderdiği elçilerini güzel ahlaklarından dolayı cennet ile müjdelemiştir.

 

 

Adiniz Japonya'da yasiyor olsaydiniz ne olurdu?...

 

Formun Üstü

Adiniz:


KOPEK OLSAYDINIZ
KAC YASINDA OLURDUNUZ?

Formun Üstü

Yasiniz:

 

 

Kopek yilina gore yasiniz:

Formun Altı

 

  

 

 

Ne Kadar Hızla Yazabiliyorsunuz?

Seviyenizi seçip BAŞLA butonuna basınız. Ekranınızda gördüğünüz
yazının aynısını aşağıya yazıp BİTTİ butonuna basınız.

Formun Üstü

Ne kadar hızlı yazabildiğinizi sanıyorsunuz?

Yavaş Normal Hızlı

 

Formun Altı

 

 

Formun Altı

 

Bu oyunun amaci 20 saniye içerisinde kaç kutunun içine tiklayabildiginizi hesaplamaktir. Eger herhangi bir kutuya 2 kere tiklarsaniz puan kaybedersiniz, ona gore dikkatli olun.

Formun Üstü










 

 

İLAÇ  

Vücudun işleyişini etkileyen ve hastalıkları iyileştirmek için kullanılan kimyasal maddelere ilaç denir. İlaçlar çok çeşitlidir ve vücudu değişik yollardan etkiler. Örneğin vitamin türünden ilaçlar vücudun iyi çalışması için gerekli kimyasal maddeleri sağlar. Bazı ilaçlar vücudun tümünü etkiler. Bazılarının etkisi ise vücudun yalnızca bir bölümünde görülür. Örneğin beyin ve omurilikten oluşan merkezi sinir sistemini etkileyen ilaçlar vardır. İnsanı gevşeten ve yatıştıran sakinleştiriciler, harekete geçiren uyarıcılar ve ağrı duymaktan kurtaran ağrı kesiciler bu tür ilaçlardır . Bazı ilaçlar vücudu doğrudan etkilemez. Vücuda giren hastalık yapıcı mikroplarla savaşırlar . İlaçlar çok sık ve aşırı dozlarda alınırsa zarar verir. Bazı ilaçlar çok sık alınırsa zamanla alışkanlık yapar. İnsan ilaca bağımlı hale gelebilir. Böyle bir insan ilacı almadığı zaman kendini hasta hisseder .


 

İLKYARDIM     

İlkyardım kaza geçiren, yaralanan ya da hastalanan kimselere doktor gelmeden önce yapılan yardımdır.  Ciddi bir kazada ya da hastalıkta ilkyardım yaşam kurtarabilir . İlkyardımda yaralı ya da hastaya büyük dikkat ve özen gösterilmesi çok önemlidir . İlkyardım eğitimi görmemiş bir kimse, yardım edeceğim derken, yarardan çok zarar verebilir . Okullar ve Kızılay gibi örgütler ilkyardım eğitimi verir. Ciddi bir kaza geçirmiş insan çok kan kaybedebilir. Ağır hastalar baygınlık geçirebilir. İlkyardım konusunda deneyimi olmayanların yapacağı ilk iş acele tıbbi yardım sağlamaktır. Polisten ve hastanelerin acil servisinden cankurtaran istenebilir. Acil servislerde çalışan doktor ve hemşireler, gelen yaralı ve hastalar için yapılması gereken ne varsa vakit kaybetmeden yaparlar.


 

İNSAN SESİ   

Başta insan olmak üzere bütün omurgalılar ağız, akciğerler ve ses tellerini kullanarak ses çıkarır. İnsanın sesi konuşmasına, şarkı söylemesine, mırıldanmasına, bağırmasına olanak verir. İnsan sesinin oluşması için önce akciğerlerden gelen hava soluk borusuna dolar ve buradan dışarı çıkar. Soluk borusunun üst bölümünde gırtlak yer alır. Gırtlakta ses telleri bulunur. Sert lifleri andıran ses telleri tıpkı bir kemanın telleri gibi iş görür. Akciğerlerden gelen havayla titreşir ve insan sesinin çıkmasını sağlarlar. İnsanlar gırtlak kasları, ağız, dudak ve dişlerinin yardımıyla bu sesleri sözcüklere dönüştürürler .


 

İPEK   

Ipek, ipekböceğinin ürettiği yumuşak, parlak bir liftir. İpekböceği bir tırtıldır ve bu lifi kendine koza örmek için üretir. İnsanlar bu liften iplik yapar ve kumaş dokurlar. İpek çok sağlamdır. Boyanınca da çok gösterişli olur.  Bazen ipeğe başka lifler karıştırılarak döşemelik ve perdelik kumaşlar yapılır. İpek dokumacılığı bundan 4.600 yıl önce Çin'de başladı. 16. yüzyıl ile 20. yüzyıl arasında İtalya ve Fransa'da büyük gelişme gösterdi. İpek en çok dut ipekböceğinden elde edilir.  Bu böceğin dişisi 200-500 yumurta bıraktıktan sonra ölür. Yumurtalardan çıkan minik tırtıllar dut yaprağıyla beslenir. Hızla büyüyerek 20-30 günde 7-8 santimetreyi bulur.  Büyümesi tamamlanınca yemeyi bırakır ve incecik ipek liften çevresine bir koza örer. İnsanlar ipek elde etmek için üretme çiftliklerinde ipekböcekçiliği yaparlar.  Kozaların ipeği elle ya da makinelerle çözülerek çile haline getirilir.  Bir kozadan 450 ile 900 metre arasında kesiksiz iplik çıkabilir.  Bu iplikler tezgahlarda dokunarak kumaş yapılır.


 

EZOP   

Ezop fabl denen öyküleriyle ünlüdür. Anlattığı öyküler yaşama ilişkin bir öğüt ya da ders
verir. Kahramanları ise hayvanlardır. Ezop'un öykülerinde hayvanlar konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır. Öyküden çıkarılacak ders, sonunda okura öğüt biçiminde verilir . Ezop'un en ünlü öykülerinden biri ''Karınca ile Ağustosböceği" dir. Karınca yaz boyunca çalışarak soğuk kış günleri için yiyecek toplar. Oysa ağustosböceği geleceği umursamadan gülüp oynar. Kış gelince karıncanın yiyeceği bol, keyfi yerindedir. Ağustosböceğinin ise bir lokma yiyeceği yoktur. Ezop bu öykü ile, ''Gününü gün edeceğine geleceğini düşün '' demek ister. Ezop'un yaşamına ilişkin çok az şey bilinir. İÖ 620'de doğduğu ve Eski Yunan'da zengin bir adamın kölesi olduğu sanılmaktadır.  Adının Y unanca biçimi Aisopos 'tur. Öykülerini insanlara hoşça vakit geçirtmek için anlattığı söylenir. Ezop'un öyküleri İÖ
300 dolayında derlenerek yazıya geçirilmiştir.  ''Tilki ile Üzümler'' ve "Çoban ile Kurt" bunların en ünlüleri arasındadır .


 

FABL    

Fabl içinde bir ders ya da öğüt bulunan bir öyküdür. Yazar genellikle bu dersi öykünün sonunda, ''Gülme komşuna, gelir başına,'' gibi bir cümleyle özetler. Fablların kahramanları genellikle havyanlardır. Ama bu hayvanlar insanlar gibi düşünür , konuşur ve tıpkı insanlar gibi davranır. Dünyanın en ünlü fabl yazarları Ezop ve Jean de La Fontaine'dir (Jan de La Fonten okunur). Ezop'un fablları İÖ 3oo 'de derlenerek yazıya geçirilmiştir.  La Fontaine 17. yüzyılda yaşamış bir Fransız yazardır. İlk fabl kitabını 1668'de yayımlamış, toplam 12 fabl kitabı yazmıştır. La Fontaine'in fablları şiir biçimindedir. La Fontaine,  Ezop ve başka yazarlardan esinlenmiş,  ama bu öyküleri kendine özgü bir biçimde anlatmıştır. Fabl sevilen bir öykü türüdür. Eski çağlardan günümüze değin birçok yazar bu tür öyküler yazmıştır . ABD'li J ames Thurber ve İngiliz George Orwell çağdaş fabl yazarlarıdır.

 

 

 

 

HARİTA   

Harita yeryüzünün ya da gökyüzünün, küçültülerek düz bir yüzeye geçirilmiş çizimidir. Değişik harita türleri vardır. Kara haritaları Dünya'nın tümünü ya da bir bölümünü gösterebilir. Gök haritalarında yıldızlar , gezegenler yer alır. Deniz haritalarından okyanus ve denizlerin özellikleri öğrenilir. Haritadaki yazılar ülke, kent, ırmak, göl, deniz, dağ gibi yerleri ve yüzey şekillerini belirtir.  Haritacılık kesin kurallara bağlı bir bilim ve sanattır. Haritadaki her nokta belli bir yeri temsil eder. Haritalar gösterdikleri alanlardan çok küçük olur. Bunun için ölçek denen bir oran kullanılır. Ömeğin 1/100.000 ölçekli bir haritada 1 santimetrelik uzunluk gerçekte 1 kilometredir. Haritacılar için gerekli bilgileri topograf ve keşifçi denen görevliler toplarlar.
Küre biçimli haritalar Dünya'nın küçük örnekleridir. Kürede eğimli yüzeyler aslına uygun olarak gösterilir. Ama en büyük küreler bile büyük haritalar kadar çok ayrıntı veremez,


 

HASTALIK   

Hastalık vücutta ortaya çıkan bir bozukluktur . Grip ve nezle en yaygın hastalıklardandır . Hastalanan insanda genellikle o hastalığın belirtileri görülür. Ömeğin soğuk alan birisinin sık sık bumu akar. Bazı hastalıklara mikrop da denen bakteriler ya da virüsler yol açar . Bunlar yiyecek, su ya da havadan alınabilir. Bazı hastalıklar ise bir organın, ömeğin kalbin yorulması ya da işlemez hale gelmesiyle ortaya çıkar.
Hastalıklar çeşitli yollardan iyileştirilebilir . Vücut antikor denen maddeler üreterek hastalıkla savaşır .Doktorlar antibiyotik gibi ilaçlarla hastalığı tedavi edebilirler


 

HASTANE    

Hastane insanların hasta olduklarında gittikleri yerdir. Bu hastalara doktorlar ve hemşireler bakarlar .Sağlıklı insanlar da muayene için hastaneye gidebilirler .Annelerin çoğu bebeklerini hastanede doğurur .Bazı hastalar tedavi için bir süre hastanede yatarlar . Hastaneler özel bakım ve tedavi sağlar . İnsan başka bir yerde bu olanaklardan yararlanamaz. Bir hastanede laboratuvarlar , röntgen makineleri ve ameliyat odaları bulunur. Değişik hastalıkların tedavisinde uzmanlaşmış doktorlar görev yaparlar . Hastaneye yatan hastalar özel bir odada ya da birkaç yataklı odada kalabilirler . Hasta yatakları gerektiğinde yükseltilen ya da alçaltılan özel yataklardır . Doktorlar belli saatlerde odaları dolaşarak hastaların durumunu gözden geçirirler . Hemşireler gerekli ilaçları verirler . Bir hasta yatağında uzanırken kitap okuyabilir , televizyon izleyebilir ya da" ziyaretçisiyle konuşabilir .


 

HELİKOPTER   

Helikopter hem ileri doğru uçabilen, hem de dikine yükselip alçalabilen bir uçuş aracıdır . Tepesindeki büyük pervaneye rotor denir . Rotor havayı yatay olarak keser . Öbür uçakların pervaneleri ise havayı dikey keser . Helikopter hızla aşağı, yukarı, ileri ve geri hareket edebilir . Havada neredeyse hiç kımıldamadan da durabilir . Helikopterlerin birden çok rotoru olabilir . Rotorlar iki, üç ya da dört kanatlıdır. Bir motor kanatları hızla döndürür . Rotor kanatlarının altından geçen hava helikopteri yukarı doğru iter , üstünden geçen hava ise yukarı doğru çeker.  Böylece helikopter havada yükselir . Helikopter uçak kadar hızlı yol alamadığı için, kısa mesafeli uçuşlarda kullanılır . Kalkışı ve inişi için geniş bir pist gerekmez. Bu nedenle kentlerin içinden de yolcu alabilir . Helikopterlerden karadaki ve denizdeki kurtarma işlerinde de yararlanılır . Leonardo da Vinci daha 1483'te bir helikopter tasarımı yapmıştı. Kullanıma elverişli ilk Amerikan helikopterini 1940'ta Igor Sikorsky yaptı.


 

HOBİ    

İnsanların zevk için uğraştığı şeylere hobi denir. Pul, taş, para türünden bir şeyler toplamak, yani koleksiyonculuk, sevilen bir hobidir . Örgü, nakış, ahşap oyma gibi el becerisi gerektiren işler de hobi olabilir . Gene hobi olarak spor, bahçecilik yapılabilir, hayvan yetiştirilebilir . Hobi keyif veren bir uğraştır. Aynı hobiye ilgi gösterenler bazen , dernek ya da kulüp kurarlar .Hobi para da kazandırabilir . Pul ve para koleksiyoncuları ellerindeki bazı parçaları değiş tokuş eder ya da satarlar .


 

HÜCRE    

Neredeyse bütün canlılar hücrelerden oluşur. Hayvanların da, bitkilerin de hücreleri vardır . Bazı çok küçük canlılar tekhücrelidir . İnsan vücudunda milyarlarca hücre vardır . Bakteri gibi bazı hücreler öylesine küçüktür ki, ancak mikroskop altında görülebilir . Bir hücrenin başlıca üç bölümü vardır . Hücre zarı, hücrenin tümünü kuşatır . Su, oksijen ve besin hücre zarından hücreye girer . Atıklar da gene hücre zarından dışarı atılır . Sitoplazma, hücrenin iç bölümüdür . Yeni hücre yapmakta kullanılan malzemeyi üretir . Çekirdek, sitoplazmanın merkezinde yer alır. Yuvarlak ya da yumurta biçimlidir. Hücrenin gelişmesini denetler; özelliklerini belirler . Hücrenin kromozomları çekirdekte bulunur. Kromozomlardaki genler bitkinin ya da hayvanın kalıtsal özelliklerini belirler; yani gelişme sürecinde anne babasına benzemesini sağlar .Yaşlı hücreler ölürken, bunların yerini yenileri alır . Hücrelerin bölünerek çoğalması sürecine hücre bölünmesi denir .

 

 

HAYVANLAR ALEMİ

Çocuklar, hayvanların ne kadarını tanıyorsunuz?
Hepsini mi?

 
Peki tanıdığınız hayvanların yaşamları hakkında neler biliyorsunuz? Nasıl doğup nasıl yaşıyorlar, kendilerini nasıl savunup, nasıl yiyecek buluyorlar?... "Pek bir şey bilmiyorum" dediğinizi tahmin etmek zor değil ama bu kitabı okudukça onlar hakkında çok ilginç bilgiler edineceksiniz. Allah'ın bu sevimli canlılarda yarattığı çeşit çeşit birbirinden mükemmel ve şaşırtıcı özellikleri göreceksiniz.

Bu kitapta bugüne kadar belki hiç görmediğiniz, hatta adını bile duymadığınız hayvanlarla, onların gizli ve sevimli dünyalarıyla da tanışacaksınız. Ve hepsini çok seveceksiniz. Hayvanların bazı şeyleri nasıl olup da yapabildiklerini hayretle okuyup, şaşıracaksınız. Dünyanın en hızlı koşucularından biri olan devekuşunu, en iyi atlayıcılarından olan kaplanı, keskin dişleriyle sincapları ve göz alıcı güzellikleri ile tavus kuşlarını hem de birbirinden güzel fotoğraflarıyla görüp tanıyacaksınız. Ama emin olun, bu canlılar öğreneceklerinizin yalnızca birkaçı... Dünyada sayamayacağınız kadar çok hayvan türü var.

Ne duruyorsunuz! Hadi hemen aşağıdaki filin üzerine tıklayın ve onu da yanınıza alarak canlılar aleminde gezinmeye başlayın.

Çocuklar Hiç Düşündünüz mü?- 2
Göklerdeki İhtişam

Hiç içinde yaşadığımız evrenin ne kadar büyük olduğunu
düşündünüz mü?


Peki gökyüzünde sürekli parıldayan yıldızlar, gecelerimizi aydınlatan ay, dünyamızı ısıtan güneş, bizi zararlı ışınlardan koruyan atmosfer, gezegenler, galaksiler ve diğer gök cisimleri hakkında neler biliyorsunuz?

Ya da ateş püskürten yanardağlar, yağmurların neden belli bir miktarda yeryüzüne düştüğü, rengarenk gök kuşağı ve mevsimlerin nasıl oluştuğu hakkında ne kadar bilginiz var?

Merak etmeyin, sonsuz büyüklükteki evren hakkında merak ettiğiniz bir çok konu bu kitapta sizler için anlatıldı. Okumaya başladıkça, şu ana kadar üzerinde çok detaylı düşünmediğiniz, oysa yaşamınız için çok gerekli olan bir çok konuyla karşılaşacaksınız.

Daha fazla beklemeyin ve aşağıda sizi uçsuz bucaksız göğe götürmek için bekleyen füzenin üzerine tıklayarak gezinitinize başlayın.

HAZIR MISINIZ!!!!

 

Çocuklar için Yaratılış Gerçeği Dizisi - 1

Küçük Dostlarımız
KARINCALARIN DÜNYASI

Çocuklar! Burak'ın karıncalarla paylaştığı dostluğa sizde ortak olmak ister misiniz?

Burak'ın karşı evlerinin bahçesinde kimsenin tanımadığı ama onun çok sevdiği minik bir arkadaşı vardır. Her gün okula gitmeden arkadaşını görmeyi ihmal etmeyen Burak, bu dostluktan çok büyük keyif alır. Çünkü onun minik dostu belki de  kimsenin olmadığı kadar akıllı, ayrıca çok da çalışkandır. Tüm işlerini büyük bir disiplin içinde yapar.  Burak gibi okula gitmiyor olsa da, kendi yaşantısı için gerekli olan bir çok şeyi hiç hatasız başarır.

Burak'ın bu minik dostu hepinizin çok yakından tanıdığı, çoğu zaman yuvalarına elinizle yiyeceklerini taşıdığınız karıncalardan başkası değildir. 

Bugüne kadar karıncaların ne kadar büyük hünerlere sahip olduğunu ve ne kadar akılcı davranışlar gösterdiklerini hiç duymamış olabilirsiniz. Hatta bazılarınız onları, pek bir şey yapmadan bütün gün oradan oraya dolaşan böcekler olarak görüyor olabilir. Oysa karıncaların kendilerine özel bir yaşantıları ve son derece şaşırtıcı özellikleri vardır.

Kitabımızın kahramanı Burak karıncaların dünyası ile ilgili öğrendiği herşeyi minik arkadaşı ile birlikte size anlatmak için sabırsızlanıyor, eğer siz de bu küçük canlıların dünyasında kısa bir gezinti yapmak istiyorsanız aşağıdaki karınca sizi götürmek için bekliyor.


 
 

Çocuklar için Yaratılış Gerçeği Dizisi - 2

Kusursuz Petekler İnşa Eden Balarıları

Burak bu kez de sizin için balarıları ile tanıştı ve merak ettiğiniz herşeyi sizin için öğrendi.

Hepinizin televizyonlardan, çizgi filmlerden ya da gerçek hayattan tanıdığınız baları hakkında bilmediğiniz o kadar çok şey var ki...

Oysa Burak geçenlerde anne ve babasıyla gittiği Belgrad Ormanı'nda birden bir balarasıyla karşılaştı. Önce kendisini sokacağını sanarak korktuysa da kısa zamanda aslında arının kendisiyle arkadaşlık etmek için yanına geldiğini anladı ve aralarında güzel bir arkadaşlık başladı. O gün Burak yeni küçük dostundan onların yaşamları hakkında çok ilginç şeyler  öğrendi. Daha sonra eline bir ansiklobedi aldı ve sizler için bu küçük canlıları daha fazla inceledi. Şimdi onların kendi aralarında nasıl bir iş bölümü ve görev dağılımı yaptıklarını, kusursuz altıgen petekleri nasıl inşa ettiklerin, kovanlarını temizleme yöntemlerini, yarım kilo bal üretmek için kaç tane çiçek dolaşmaları gerektiğini anlatmak için sabırsızlanıyor.

Eğer sizde Burak'ın balarısıyla yaptığı dostluğu okumak ve bu mucizevi canlılar hakkında ilginç bilgileri öğrenmek istiyorsanız aşağıdaki arının üzerine tıklayın.

 

Çocuklar için Yaratılış Gerçeği Dizisi - 3

Becerikli Baraj İnşaatçıları KUNDUZLAR

Siz Emre ve arkadaşlarıyla tanışıyor muydunuz?

Emre, spor yapmaktan, kitap okumaktan ve özellikle hayvanlarla ilgilenmekten çok hoşlanan arkadaşınız. Her sene bahar aylarında ailesiyle birlikte kampa gider ve burada birbirinden ilginç olaylarla karşılaşır.


Kimi zaman çok değişik insanlarla tanışıp dost olur, kimi zaman da çok ilginç canlılar hakkında bilgi sahibi olur. Kamp zamanı yaklaştıkça Emre'nin heyecanı artar, çünkü onu ne gibi sürprizlerin ne tür maceraların beklediğini bilmemektedir.

Sizde bu süprizleri merak ediyor musunuz? O zaman Bay Kunduz sizi yeni maceraya götürmek için aşağıda bekliyor. 


 

 

Formun Altı

 

 

 

  

 

 

 

 

 

Online Müzik Dinlemek İçin Tıklayınız

S İ T E M E H O S G E L D I N I Z

İ S T E K V E Y O R U M L A R I N I Z I B E K L İ Y O R U M

Bugün 21 ziyaretçi (27 klik) kişi burdaydı!
Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol